7 Mayıs 2013 Salı

MARKSİST LENİNİST DİNDARLAR


Engin Erkiner

 
Başlık garibinize gitmiş olabilir. Teorik olarak böyle bir şey mümkün değil, ama pratikte mümkündür, çok sayıda örneği vardır.
Bizde sosyalistlerin tamamına yakını kendisini ateist olarak görür.
Kendini klasik anlamda materyalist olarak tanımlayan kişi zaten ateist olmak zorundadır. Klasik anlamda materyalist diyorum çünkü materyalizmle Tanrı’nın varlığını bağdaştıranlar da var. Örneğin Katoliklikteki bir yoruma göre, Tanrı evreni yaratmış ve gerisine de karışmamıştır. Evrende fizik yasaları geçerlidir, toplum düzeni ise insanın işidir. İnsanın aklı vardır ve bunu iyi ya da kötü yönde kullanır.
Anlayacağınız Katoliklikte ve genel olarak Hıristiyanlıkta daha fazla özgürlük var.
Onların Tanrısı Müslümanların Allah’ı gibi sizin her anınıza karışmıyor. Her an denetim altında değilsiniz. Evreni yaratmış ve bırakmış…
Katoliklik bu yere kolay gelmedi. Uzun yılların mücadelesi sonucu sürekli darbe yiyerek buraya gelmek zorunda kaldı.
Konu dışına çıkmayayım…
Sosyalist, komünist, marksist-leninist bizde aynı zamanda ateisttir.
Ateist yani Tanrı tanımaz…
Ama bu marksist leninistlerin neredeyse tamamına yakını ölünce cami ya da cem evinde yapılan törenle toprağa gömülür.
Aynen böyle olur, öyle değil mi?
Aniden ölen ve ailesinin istediği üzerine dini törenle gömülenleri hariç tutuyorum.
Bunların büyük çoğunluğu da dini tören isterdi ya da itiraz etmezdi, eminim, ama yine de hariç tutalım…
Büyük çoğunluk hastalık sonucu ölür yani nasıl gömüleceğini çevresindekilere söyleyecek vakti vardır ve dini törenle gömülür.
Bunun adına ateizm değil sahtekarlık denir.
Ne o, ölüm yaklaşınca korkmaya mı başladın?
Zaten dincilerin görüşü de budur:
Bakmayın ateistim dediklerine, ölüm yaklaştı mı imana gelirler.
Aynen böyle oluyor.
Ateist olmuş ve hayatı boyunca böyleymiş gibi görünmüş…
Ateizm basitçe Tanrı’yı reddetme anlayışı değildir. Büyük bir geçmişi, geniş bir felsefesi vardır. Bunları bilmeden de ateist olunabilir, ama ateist kalabilmek zordur.
Ateizm de bir inançtır, insana inanç…
Bu inancın çok sayıda çeşidi vardır doğal olarak…
Hayatı boyunca marksist leninist görünmüş insanların ölünce dini törenle gömülmeleri konusunu, 2003 yılında Hikmet Kıvılcımlı’nın ölümünün 30. yıldönümü nedeniyle yapılan bir sempozyumda da gündeme getirmiştim.
Kıvılcımlı da dini törenle gömülmüştü.
Bir yandaşı, bana, “Halkın dini değerlerine saygınız yok!” dedi.
Bu tür değerler kişiseldir. Kimse kimseyi ateist olması için zorlamıyor, ama böyle olduğunu ilan eden ve yıllarca böyle yaşar görünenden de tutarlı olmasını beklemek gibi bir hakkımız var.
Halkın inançlarına bu kadar saygı duyuyorsanız hiç sosyalist olmasaydınız daha iyiydi…
Bu sempozyumda bulunan ve buraya sunduğum Kıvılcımlı ve Silahlı Kuvvetler başlıklı yazımda Kıvılcımlı’nın görüşünü haklı çıkarabilmek için Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşuyla ilgili kendisine karşıt görüşleri nasıl bilerek atladığını belirtmeme katılan ve Doktorcularla da iyi tartışan Nail Satlıgan kısa süre önce hayatını kaybetti. Kendisinin marksist olduğunu biliyorum.
Ölümünün ardından yapılan açıklamada; dini tören yapılmayacağı, anma ile ilgili ilerde bir toplantının yapılacağı duyuruldu.
İşte budur!
İnsanlar Hak’a ya da Hakk’a inanarak da kapitalizme karşı olabilirler.
Bu tür insanların sayısı keşke daha fazla olsa…
Ama kendine hem materyalist diyeceksin, hem marksist ya da marksist Leninist diyeceksin, ateist yaşayacaksın, ölmeden önce de ne olur ne olmaz diye imana geleceksin…
İşte bu olmaz, olmaz ama yapılan da budur.
Ateist iseniz, ateizmin ne olduğunu iyice öğrenin, yoksa sürekli olarak böyle kalmanız zor olur.
Dincilerin ateistlerle uğraşmayı kendine iş edinmiş kesiminin de umudu budur zaten…
Gün gelip korkacaklar ve dönecekler diye düşünürler.
Dönen dönsün, ben devrimci olmadan önce de ateisttim.
18 yaşında Adnan Adıvar’ın Tarih Boyunca Bilim ve Din adlı kalın kitabını okudum.
Tanrı inancım zaten zayıftı.
Ortaokulda iken din dersi seçmeliydi ve okulda girmeyen tek ben vardım.
Girenler de zaten bazı duaları, abdest almayı falan öğreniyordu.
Bunun ardından hayatımda büyük etkisi olan iki kitap geldi:
Nietzsche’den Zerdüşt Böyle Diyordu ile Freud’dan Totem ve Tabu…
İki yazar da Tanrı tanımazdı…
Nietzsche’nin kitabı beni o kadar etkiledi ki, yıllar sonra bile Almanca ya da İngilizce baskısını görünce almaya başladım.
Yaptığım saçmalık biliyordum ama kendimi tutamıyordum.
Geçen yıl Totem ve Tabu’nun yayımlanmasının 100. yılıydı ve çok sayıda yorum da içeren yeni baskısı yapıldı.
250 sayfalık kitap sadece 1 Avroya satıldı.
Zerdüşt Böyle Diyordu’nun Türkçesine bakıyorum…
Bu kitabın yıllar boyunca çok sayıda Türkçe çevirisi çıktı ve hepsi de iyi çeviriler…
“İnsanda büyük olan köprü olmasıdır onun, yoksa bir amaç değil: sevilebilecek olan insanda, bir karşıya geçiş ve batış olmasıdır onun.”
Nietzsche insanı, hayvanla üstün insan arasındaki geçiş aşaması olarak görür.
Böyle bir anlayışta tabii ki Tanrı’ya yer yoktur…
Bir süre önce İtalyan filozof Domenico Losurdo’nun “Nietzsche, Aristokrat İsyancı” adlı iki ciltlik bir incelemesi çıktı. Nietzsche hakkında yazılmış en iyi inceleme kitabı kabul ediliyor. Nietzsche’nin bütün görüşlerini benimsemem söz konusu değil ama onun insana verdiği büyük önem benim için bambaşka anlam taşır.
Ve imanlı tipler, Rönesans’ın insan anlayışı insana mutluluk getirmedi, buyururlar…
Sanki daha öncesinde mutluluk varmış gibi, din savaşlarında oluk gibi kan akmamış gibi…
Bu tiplerden birisiyle tartışmak gafletinde bulundum…
Gafleti diyorum çünkü bu tiplerin cahilliğini yüzüne vuracaksın ve muhatap da almayacaksın…
Sordu: Öldükten sonra Allah’ın olduğunu görürsen ne yapacaksın?
Cevapladım: Adamın birinin hayatı yoksulluk içinde geçmiş. Ölmeden kısa süre önce oğluna, şurada eski bir tabancam var, tabutun içine koyuver, demiş.
Çocuk şaşırmış: Tabancayı ne yapacaksın baba?
Allah varsa eğer, onunla görülecek bir hesabım var!
Allah varsa eğer, onunla benim de görülecek hesabım var.
Her şeyi sen yaratmış isen, bu kadar acıyı ve rezaleti de sen yaratmadın mı?
Benim değil onun hesap vermesi gerekir…
Yeniden sordu:
Onunla baş edemezsin, değil mi?
Tavır baş edip etmemek hesap edilerek alınmaz.
Cehenneme gideceksin…
Ben de zaten oraya gitmek istiyorum. Cennet sıkıcı… Herkese bilmem kaç tane huri, her taraftan şarap akıyor filan… Ben sıkılırım. Cehennem daha ilgi çekici…
Ardından bana öteki dünyada neler olduğunu ayrıntılarıyla anlatmaya başlayınca bu saçma konuşmayı, “sen gidip geldin galiba” deyip kestim.
Sonuçta diyeceğim, ateist isen, buna uygun yaşa ve öl…
Fikrini değiştirebilirsin tabii, ama bunu da açıkça söylemeyi ihmal etme…